her şey dilay’a arkasından sessizce yaklaşıp bir anda ortam sesinden rahatça sıyrılacak bir tonda “hanımefendi modelim olur musunuz” diye sormamla başladı. o da kabul etti sağ olsun. bu hem doğru hem yanlış. metni kısa tutmak adına bazı önemli detayları atlamış olabilirim. zira teklifimin kabul edilmesi birkaç hafta aldı. sürecin uzaması iyi tabii, projeyi tanımlayabilmek için evvela birbirimizi tanımlayabilmemiz gerekliydi. henüz kabul almamışken fikir karalamak adına dilay’ı uzaktan gözlemledim. tam cılız da olsa birlikte oturup tartışırsak güçlendirip geliştirebileceğimiz fikir kırıntıları kıyıdan köşeden el kol yapmaya başladıydı ki babam bir anda elinde KUTUyla çıkageldi. kısa bir süre sonra dilay çalışmayı kabul etti ve ne yapacağımızı konuşmak için bir araya geldik. KUTUdan bahsettim ve zihnimde oluşan imgenin çıkış noktasını tek sözcükle sundum; “boundaries”. o bir şeyler sundu, ben bir şeyler sundum, o bir şeyler, ben bir şeyler. ortak bir düşünce evreninde ortak bir alan inşa ettik beraber. ayrıldıktan sonra kendi kendimize karaladığımız eskizlerdeki bütünlük, pek bir bütündü. işe koyulduk…